Yerfıstığında Hastalık ve Aflatoksin Sorunları(2)


ÇİFTÇİ BROŞÜRÜ
Sayı : Mayıs 2008

TEŞEKKÜRLER

Merkezimizin faaliyetlerini maddi ve manevi destekleyen Çukurova Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr. Alper AKINOĞLU'na ve çalışmalarından yararlandığımız Sayın Prof.Dr. Mehmet Biçici'ye teşekkür ederiz.

YERFISTIĞINDA HASTALIK ve AFLATOKSİN SORUNLARI(2)

İçerdiği yağ, karbonhidrat, protein ve vitaminler yönünden çok değerli bir ürün olan yerfıstığı ülkemizde ekseri çerez olarak tüketilir. Oysa yerfıstığı %25 oranında protein, ve %50' ye varan yağ içeriği ile Ülkemiz insanının beslenmesinde alternatif olabilir. Yerfıstığı münavebe bitkisi ve ikinci ürün olarak üreticisine yüksek gelir getirebilecek önemli bir ürünüdür. Ülkemizde Samandağ'dan Antalya'ya kadar uzanan sahil şeridinde yetiştirilir. Yerfıstığı bu denli ekonomik bir ürün olması yanında hastalıklardan etkilenir ve yerfıstığı üretiminde aflatoksin sorunu önemlidir. Bölgemizde; yerfıstığı fideleri, yerfıstığı kök, gövde, yeşil aksam ve meyvelerine saldırabilen önemli hastalıklar vardır. Mayıs ayı broşür konusunda Phythium Meyve Çürüklüğü ve Erken ve Geç Yaprak Lekesi Hastalıkları ele alınmıştır.

Phythium Meyve Çürüklüğü

Phytium myriothylum toprakta uzun zaman saprofitik olarak yaşar. Bu mantar tarafından toprakta bol miktarda üretilen oosporlar uzun zaman mantarın yaşamasını sürdüren yapılardır. Mantarın oosporlarından gelişen yapılar doğrudan meyveleri penetre ederek infeksiyona neden olurlar. P. myriothylum tarafından infeksiyon ve meyve çürüklüğünün gelişimi devamlı ıslak toprak koşulları altında ve 30-340C toprak sıcaklıklarında çok çabuk olarak oluşur. İnfeksiyon sonucu meyveler çürür, kökler bozulur ve ani solgunluk ortaya çıkar. Kazık kök ve ince kökler bu bozulmaya duyarlı olup infekte edildiklerinde koyu kahverengi veya siyaha dönerler. Solgun bitkilerde yaprakçıklar açık yeşil olur. Özellikle mevsim sonuna doğru yerfıstığı tarlalarındaki bitkilerin sarıya dönmesi benzeri kök infeksiyonlarının sonucudur. Pythium meyve çürüklüğünün neden olduğu ürün kayıpları iz miktardan %50'ye kadar değişir. Rhizoctonia solani ve Fusarium solani gibi diğer toprak mikroorganizmaları da bu meyve çürüklüğüne katılabilirler. Hastalıkla mücadele için;


  • Yerfıstığı yetiştirilecek tarlalarda sulu tarımın alt yapısı olan tesviye ve tarla içi drenaj ile ilgili sorunlar olmamalıdır,
  • Bol ve sık sulama yapmaktan kaçınmalıdır,
  • Münavebe uygulanmalıdır,
  • Hasat zamanı geciktirilmemelidir.


    Erken ve Geç Yaprak Lekesi Hastalıkları

    Erken yaprak lekesi Cercospora arachidicola mantarı tarafından daha ziyade fide dönemini takiben neden olunur. Erken yaprak lekesi ile infekteli yaprakların üst yüzeyinde koyu kahverengiden siyaha kadar değişen renk değişimi olur. Yaprakların alt yüzü genellikle sarımtırak kahverengiden kırmızımtırak kahverengiye döner. Bu koyu beneği ekseri sarı bir hale çevreler ve bu durum üst yaprak yüzeyinde çok belirgindir. Üst yaprak yüzeyindeki lekeler üzerinde mantarın sporları oluşturulur. Erken yaprak yanıklığı için 16-250C sıcaklık ve yüksek nisbi nemli dönemler uygundur. Bu tip yaprak lekesi bölgemiz için az önemdedir.

    Geç yaprak lekesi ise Cercosporidium personatum tarafından oluşturulur. Bu hastalık büyüme döneminin sonuna doğru belirginleşir. Geç yaprak lekesi lezyonları dairesel olup erken yaprak lekesi gibi düzensiz değildir. Erken lekelerden daha küçüktür. Geç yaprak lekeleri yaprak üst yüzeyinde koyu kahverengi ile siyah renktedir. Koyu lekelerin etrafında sarı hale olabilir veya olmayabilir. Hale olduğunda alt yaprakçık yüzeyinde soluk sarımtırak yeşil renktedir, fakat o üst yüzde parlak sarı görülür. Gelişimin başında bu iki leke hastalığını birbirinden ayırmak güçtür. Geç yaprak lekesi olgunlaştığında yaprak yüzeyinin altında da koyu kahverengi ila siyah renk belirir. Bu mantar esasen yaprağın alt yüzeyinde sporlanır.

    Bu her iki hastalık dünyada yerfıstığı yetiştirilen her yerde mevcuttur. Bu hastalıklar nedeniyle özellikle vaktinden önce oluşan yaprak dökülmeleri ve yapraklarda oluşan fotosentetik alan kaybı sonucu ürün kaybı %70'e yaklaşabilir. Her iki hastalık mücadelesi için eğer yetiştirilen çeşitler duyarlı ise fungisit uygulaması yapmak gerekir.

    Geç yaprak yanıklığı yönetimi için her 14 günde bir fungisitlerle püskürtme yapılmalıdır. Aşırı sulama ve özellikle fazla azot gübrelemesinden kaçınılmalıdır. Bitkiler arasına hava hareketinin ulaşabilmesi ve dolayısıyla ürün örtüsü içinde yüksek nisbi nem oluşumundan kaçınmak için sıra arası daha geniş tutulabilir. Bunun yanında;


  • Hasadı takiben bitki artıklarını derin sürmek veya yok etmek,
  • 2-3 yıllık münavebe uygulamak,
  • Kendi gelen bitkileri yok etmek ,
  • Az hastalanan çeşitler yetiştirmek,
  • Ekimden 60-65 gün sonra başlamak üzere 14 gün arayla fugisit uygulamak, bu amaçla benomyl ve chlorothalonil kullanılabilir,
  • Yaprak dökümü artmadan duyarlı çeşitler hasat edilmelidir.



    Cercosporidium personatum

    Aflatoksin Sorunu

    Aflatoksin özellikle yerfıstığı ve diğer yağlı tohumlarda uygun olmayan tarla, hasat, kurutma ve depolama dönemlerinde taneler üzerinde büyüyüp gelişen Asprgillus flavus ve A. parasiticus mantarları tarafından üretilen ve biri birine çok yakın olarak benzeyen B1, B2, G1, G2 adı verilen bileşikleri içeren bir zehirdir. Bu zehirle bulaşık ürünlerin yenmesinin insan ve hayvanlar için tehlikeli olduğu saptanmıştır. Çünkü aflatoksinlerin deney hayvanlarında karaciğer kanseri yaptığı kanıtlanmıştır. Aflatoksin B1 aflatoksinlerin en zehirlisi ve karsinogen olanıdır. A. flavus ve A. parasiticus izolatlarının yaklaşık %40-80'i bu toksini üretme yeteneğindedir.

    Hasat öncesi bu fungusların inokulumu toprakta mevcut olabilir, hava kökenli olabilir veya tohumlar üzerinde bulunabilir. A. flavus ve A. parasiticus tarafından yerfıstığı tanelerinin hasat öncesi kolonizasyonu uygun yağış ve orta sıcaklıklara sahip yıllarda zarar görmemiş meyvelerde genellikle %2'den azdır. Yine, A. flavus yerfıstığı bitkilerinin sökülmesinden önce meyveler toprakta iken nem içerikleri %30-40 düzeyinde olduğunda, meyveleri infekte edip büyüyemez. Oysa meyveler su kaybederek kurumaya başladıklarında A. flavus infeksiyonu için müsait olurlar. Ancak, mekanik olarak zarara uğramış, böcekler veya hastalık nedeniyle zarar görmüş meyveler A. flavus tarafından çok sık olarak istila edilir. Ürün tarlada iken uzun süren hasat öncesi kuraklıklar toksin gelişimini uygun kılabilir. Büyüme mevsiminin son 30-45 günü esnasında, kurak stresi herhangi bir nedenle zarar görmüş meyvelerde A. flavus'un oluşumunu artırır. Diğer yandan, A. flavus ve A. parasiticus toprakta zarara uğramış yerfıstıklarını istila edebilir ve toprak nemi veya sıcaklığa bakmaksızın zarara uğramış meyvelerde aflatoksin üretirler. Kurak koşullar altında, eğer toprak sıcaklığı 25-320C ise aflatoksin zarar görmemiş besin kalitesindeki yerfıstıklarında bile üretilebilir. Özellikle kuru topraklarda aktif olan böcekler A. flavus'un aracıları olarak veya fungal büyüme için uygun bir habitat yaratarak iş görmek suretiyle ayrıca aflatoksin kirlenmesine etki edebilirler. Funguslar tarafından çürütülen meyveler A. flavus için uygun bir habitat yaratmak suretiyle aflatoksin kirlenmesini ayrıca artırır.

    Kuraklıktan kaynaklanan stres durumunda sulama yapılarak kurak döneme ara verilebilir. Uygun mineral beslenme ve kaliteyi artıran diğer kültürel faaliyetler ayrıca aflatoksin kirliliğini azaltabilir. Kalsiyum aflatoksin kirliliği üzerine etkin yagane besindir. Bu amaçla ölçülü bir kalsiyum gübrelemesi yapılabilir. A. flavus'un çok iyi büyüyüp geliştiği yerfıstığı ürünü hasadı müteakip hemen, güvenli nem içeriğine kadar kurutularak düşük sıcaklık ve nisbi nem koşuluna sahip depolarda bekletilmelidir. Özellikle, Bölgede ilkel koşullarda yol kenarlarında veya boş arazilerde doğrudan toprak üzerinde günler süren bir kurutma işlemi aflatoksin gelişimi yönünden sakıncalıdır.

    Tarladan gelen bozuk ve böcek zararına uğramış meyveler seçilerek alınmalı ve sağlam ürünle birlikte depoya sokulmamalıdır. Tüketime sunulacak üründen örnekler alınarak aflatoksin analizi yapılmalıdır. Tolerans seviyesinin üzerinde aflatoksin kirliliği içeren ürünlerin pazarlanması önlenmelidir. Aflatoksinler için tolerans seviyesi geliştirilmiştir. Bu seviye Ülkemizde 10 ppb'dir. Yerfıstığının tutulacağı depolar temiz olmalı, tavanından veya tabandan su sızmalarına müsaade edilmemelidir.

    Hasat sonrası sökülmüş yerfıstığı bitkileri ters çevrilmiş halde soldurulurken yağış olur ve bunun sonucu uzun bir ıslak dönem yaşanacak olursa aflatoksin kirliliği söz konusu olabilir. Çünkü yerfıstıkları söküm yapıldıktan sonra aflatoksin gelişimin önlemek için esas yaklaşım nem yönetimidir. Aflatoksin kirliliği yavaş kurutma ile teşvik görür. Yerfıstıkları söküldükten sonra nem içeriği pazarlama ve güvenli depolama için azaltılmalıdır. Yerfıstığı nem içeriği kurutma öncesi sıralarda soldurma işlemi ile taze ağırlık esasından %20-25 neme kadar düşürülmelidir. Kurutma sonrası bu düzey %10-11'e çekilir. Ürünün ellenmesi esnasında dış kabuktan kendiliğinden çıkmış tohumlar, zarar görmüş taneler ve meyveler kurutma esnasında aflatoksin kirliliği için en uygundur. Güvenli depolama için kritik maksimum nisbi nem 300C'de %84+1'dir. Bu kabaca kabuklu yerfıstıklarında %10-11 ve kabuksuz yerfıstıklarında %6-8 bir nem içeriği demektir.

    Ç.Ü. Tarımsal Yayım, Haberleşme, 
    Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü 
    Yrd.Doç.Dr. Müge K. DAVRAN

    Telefon ve Faks: 0322 338 61 82